Dumlupınar Mahallesi Dumlupınar 2. Cadde No:6 Karaköse İşhanı K:1 D:16 Merkez / Afyonkarahisar

yargıtay kararı

  1. Ceza Dairesi 2019/2041 E. , 2019/9200 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hükümlü veya tutukluların ayaklanması, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması
HÜKÜM : Yeniden yargılanma taleplerinin CMK.nın 323/1 maddesi gereğince reddine, önceki hükmün onanmasına

Gereği görüşülüp düşünüldü:
Hükmolunan cezaların tür ve miktarına göre sanıklar ve müdafiilerinin duruşmalı inceleme isteğinin 5320 sayılı Yasanın 8/1 maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nın 318 maddesi uyarınca REDDİNE,
Tensiple birlikte Yargılamanın Yenilenmesi talepleri kabul edilen ve hükmü temyiz eden hükümlüler …, …, …… ile Yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin karara itiraz üzerine itiraz mercii olan Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/798 D.İş sayılı kararında isimleri geçen diğer hükümlüler hakkında bir karar verilmemişse de bu hükümlüler hakkında mahallince bir karar verilmesi mümkün görülmüştür.
1-Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanığın, yokluğunda verilen 10.05.2016 tarihinde usulüne uygun tebliğ olunan hükmü, CMUK.nın 310. maddesinde belirtilen bir haftalık yasal süreden sonra 23.05.2016 tarihinde temyiz eden sanığın temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK.nın 317. maddesi gereğince REDDİNE,
2- Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, ……, …, …, …, …, … hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Yargılamanın yenilenmesinde zamanaşımını düzenleyen 5237 sayılı Kanunun 66/5. maddesi ilk halinde “Aynı fiilden dolayı her ne suretle olursa olsun tekrar yargılanması gereken hükümlünün, sonradan yargılanan suça ait üçüncü fıkrada yazılı esasa göre belirecek zamanaşımı göz önünde bulundurulur.” şeklinde düzenlenmesine rağmen 29.06.2005 tarihli ve 5277 sayılı Kanunla “Aynı fiilden dolayı tekrar yargılamayı gerektiren hallerde, mahkemece bu husustaki talebin kabul edildiği tarihten itibaren fiile ilişkin zamanaşımı süresi yeni baştan işlemeye başlar.” şeklinde değişikliğe uğradığı, bu değişikliğin gerekçesinin “Yargılamanın yenilenmesi gibi aynı fiilden dolayı tekrar yargılamayı gerektiren hallerde, zamanaşımına açıklık getirmeye yönelik olarak bu fıkra metninde değişiklik yapılmıştır. Bu durumlarda, dava zamanaşımı süresi, tekrar yargılama konusu suç bakımından belirlenecektir. Tekrar yargılama konusu suça ilişkin zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi de, bu husustaki talebin mahkemece kabul edildiği tarih olacaktır. Tekrar yargılama konusu suça ilişkin zamanaşımı süresi bakımından, maddenin birinci fıkrasındaki süreler dikkate alınacaktır. Bu düzenlemeyle güdülen asıl amaç, yeniden yargılama söz konusu olan hallerde, bu nedenle dava zamanaşımı süresinin dolduğundan bahisle yargılamaya son verilmesi yönündeki taleplerin önüne geçmektir.” şeklinde açıklandığı, madde değişikliği ile zamanaşımının yargılamanın kabul edildiği tarihte yeni baştan başlatılması gerektiğinin amaçlandığı aşikardır. Nitekim Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 04.05.2010 tarih ve 2006/9001 E, 2010/6517 K. sayılı ilamında da “Yargılamanın yenilenmesi davasında zamanaşımı hususu gözetildiğinde; hüküm kesinleştikten sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK.nın 66/5. maddesinin sanık hakkında uygulama şartlarının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında suç ve kesinleşme tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK.nın dava zamanaşımını düzenleyen 96-111. madde hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Buna göre; yargılamanın iadesi kararı üzerine yapılan yargılamada asli dava geri gelmeyeceğinden bu aşamada dava zamanaşımı söz konusu olamaz. Kesinleşmiş karardan önce geçen zamanaşımı süresi ile yargılamanın iadesi kararından sonra geçecek zamanaşımı süresi birlikte değerlendirilemez. İade-i muhakeme kararı üzerine mahkeme yeni delillerle önceki delilleri birlikte değerlendirerek, sonuçta yeni delilleri önceki hükmün iptalini gerektirmeyecek nitelikte görürse önceki hükmün onanmasına karar vermekle yükümlüdür. Önceki hüküm iptal edilmez de onanırsa zamanaşımından dolayı hüküm bozulamaz. Buna karşılık ister lehe isterse aleyhe olsun iade-i muhakeme kararı üzerine yapılan yargılama sonunda eski hüküm iptal olunur ve belirlenecek yeni duruma göre, bir mahkumiyet hükmü kurmak gerekirse belirlenen yeni durumun gerektirdiği zamanaşımı dikkate alınacak ve başlangıcı da suç tarihi kabul edilecektir. Ancak, yargılamanın iadesi kararı ile önceki mahkumiyet hükmü iptal olunur ve yeni duruma göre beraat kararı vermek gerekirse zamanaşımı söz konusu olamaz. Bu durumda beraat kararı verilmelidir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 8.12.1999 gün, 1999/3547-4139 kararı da aynı yöndedir.) Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyaya dönüldüğünde; Mahkemece iade-i muhakeme kararı verildikten sonra yapılan yargılama sonucunda, ya yeni delillerle birlikte eski deliller değerlendirilerek önceki hükmün onanmasına ya da yeni delillerle birlikte durumun değiştiğinin kabul edilmesi halinde hükmün iptali ile yeni duruma göre bir karar verilmesi gerekirken zamanaşımı dolduğu gerekçesi ile önceki hükmün iptaline karar verilmesi” şeklinde karar vermiştir. Bu kararda da belirtildiği üzere yargılamanın yenilenmesinde zamanaşımı süresinin, kesinleşmiş karardan önce işleyen zamanaşımı süresi ile yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulü kararından sonra işleyecek zamanaşımı süresi birlikte değerlendirilemeyeceği, mahkemenin, yargılamanın yenilenmesi talebinin kabule değer olduğuna karar verdiği andan itibaren yeni baştan başlayacağının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Yargılamanın yenilenmesi talebinin kabule şayan görülmesinin nedeni, tanık …’ün beyanlarına başvurulmasında gereklilik görülmesidir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, bu tanığın beyanlarının sanıkların hukuki durumlarında bir değişiklik yaratmadığı kanaatiyle eski hükümler yönünden “onaylanma” kararı verilmiştir. Kesinleşen davanın iddianamesinde bu tanıktan bahsedilmiş, yerel mahkeme bu kişiyi dinlenmesine gerek görmemiş, Yargıtay ise bu haliyle hükmü onamıştır. Bu tespitler karşısında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ortaya çıkan yeni delilin etkilemediği hukuki durumlarda da tartışma yapılmasına yönelik taleplerinin kabulü mümkün görülmemiştir. Sonradan ortaya çıkan kanıtın sonucu değiştirmemesi nedeniyle onaylanmasına karar verilen kesinleşmiş mahkumiyet hükmündeki hatalı görülen kabul ve hukuki değerlendirmelerin yargılanmanın yenilenmesi konusu yapılamayacağı, ancak CMK.nın 308. maddesine göre Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 30.11.2011 tarihli onama, düzeltilerek onama ve bozma kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca lehe itiraz yoluna başvurulabileceği ortadadır. Bu değerlendirme ve sınırlama sonucunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bu taleplerinin, yargılamanın yenilenmesi kapsamında ileri sürülemeyeceği cihetle, tebliğnamedeki bu hususlara ilişkin bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, sonradan toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delile, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanıklar ve müdafilerinin sübuta ve lehe hükümlerin uygulanması gerektiğine yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddiyle hükmün ONANMASINA, 01.07.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Benzer gönderiler

bir yorum bırakın